ANA SAYFA

Sosyalist ve  Kapitalist Bilim

Sosyalist ve kapitalist sistemler arasındaki çekişmede, kapitalizmin içindeki çelişkiler kendisini bilim alanında açıkça gösterir. ilk sovyet uydusu Sputnik, toplum düzeyinde örgütlenmiş bilimin en ileri kapitalist ülkelerin bilimine yetişebileceğini ve onları geçebileceğini ortaya koydu. ancak bu, bilimin kapitalizmin anarşisinden kurtulmasıyla kavuştuğu bilimsel ilerleme olanaklarının sadece bir simgesiydi. tarih boyunca benzer bir başarı ancak bilimin, burjuva dünyasının doğuşu ile birlikte, büyük ve hızlı adımlarla feodalizmin zincirlerini kırmasında görülebilir. atom gücü, hidrojen bombası ve diğer sovyet başarıları sosyalizmin bilimsel sıçrayışını zaten önceden göstermişti. aya gidilmesi ve insanın hiçbir zaman görmemiş olduğu ayın karanlıkta kalan yüzünün resminin çekilmesi sosyalizm koşullarında bilimin, kısa zamanda sağladığı gelişmenin bir kere daha kanıtlanmasıydı.

amerikalılar ise kendi düzenlerinde bilimsel çalışmalara para yatırlımasına ve özellikle bilim adamlarını eğitme ve onlara uygun güdüler ve özendiriciler sağlama yöntemlerine, kar etme amacı yanında daha az önem verdiler. bilim adamları, politikacılar ve eğiticiler de sorunu, benzer şekilde, bilimin tüm insanlara kazandırması gereken yepyeni ve olumlu görüşlerin dışında ele aldılar. amerika'da üç sorun önem kazandı. ilki şudur:bilimin amaçları kar ve savaş ise bilimsel çalışmalar insanlığın yararına başarılı bir biçimde yürütebilir mi? bunu cevaplarken Nazi'nin verdiği dersi hatırlamalıyız. 1936 yılında Alman İmparatorluk Gününde Göttingen üniversitesinde bir profesör bilim üzerine aşağıdaki şu nazi görüşünü belirtmiştir: "uluslarası bilimi yadsıyoruz. uluslararsı öğrenim dünyasını yadsıyoruz. araştırma uğruna araştırma yapılmasını yadsıyoruz. soyut yasaları keşfetmek için değil, diğer halklarla olan rekabetinde alman halkının araçlarını kuvetlendirmek için bilimleri öğreniyor ve öğretiyoruz".

tarih, bilime böylesi bir yaklaşımın cevabını acı bir şekilde vermiş bulunuyor. bu tür sığ amaçlar ile bilim başarıyla sürdürülemez. bunların kendi kendilerini çürüttüğü ortaya kondu. bilim, uluslarası olmalıdır, çünkü hiçbir halk yada millet artık bilim üzerinde bir tekel kuramaz. bilim, eğer sadece kendisi için değilse, bilimin ve insanlığın ilerlemesi için "soyut yasalar" bulmak amacıyla katıksız araştırmaları sürdürmelidir. bilimin diğer halklarla ekonomik yada askeri rekabetin ötesinde amaçları olmalıdır.

ikinci sorun şudur: kar için üretim ilkesi üzerine kurulu bir toplum hızlı bir bilimsel ilerleme için elverişli koşulları ve özendiricleri sağlayabilir mi? bu, birçok yönleriyle karmaşık bir sorundur. amerikan toplumu veya kapitalist düzen içindeki herhangi bir toplum çok sayıda genç insanı bir hayat uğraşı olarak bilimle ciddi bir şekilde ilgilenmeye özendirebilir mi? en yetenekli kişileri bilim alanına çekmek ve yerlerinde tutmak için gerekli toplumsal ve ekonomik değeri bu insanlara verebilir mi? insan yığınlarına bilimsel bir yöntem ve bilimsel düşünme yöntemleri -ki, bunlar kaçınılmaz olarak sonsuz sayıda batıl inanç çeşitleriyle ve örgütlenmiş dinin kazanılmış haklarıyla olan çelişkileri de kapsar- getirebilir mi yada getirmek isteyebilir mi? bilimi hayatın her evresine uygulayabilir mi? örneğin iyi bir hayat için neyin maddi olarak gerektiğini, yada fazlalık olduğunu sorabilir mi? tüm insanların maddi ve kültürel düzeylerini yükseltmek için en iyi bilimsel yöntemleri kullanabilir mi? bunlar gibi daha birçok soru çıkarılabilir. önemli olan hepsinin bilgi ve mantık alanı içinde olmasıdır. onları cevaplamak için kulanılacak yöntemler ise artık bilinmektedir. sosyalist kişi, yolun üzerindeki engelin toplumsal örgütlenmemizin, en geniş anlamda toplumun genel iyiliği için değil, sermaye sahipleririnin olanaklı olan en yüksek karı elde etmelerine uygun bir biçimde düzenlenmesinde olduğunu bilir. gerçekten bilim adamları, uğraştıkları alan kapitalsit girişimcilere karlı göründüğü sürece yüksek ücretler ve ün kazanırlar. eğer uğraştıkları alan, topluma ileride çok yararlı olabilecek bir alan bile olsa, kar getirmeyen bir alansa, işsiz kalabilirler.

üçüncü sorun şudur: bilimsel araştırma ve onun uygulanması, bilgiyi insanlığın hizmetine vermekten çok kar ve ün ile ilgilenen insanların denetiminde ve karşılıklı mücadele ve çıkar karışıklığının ortasında doğru dürüst yürütülebilir mi?

karları çok yüksek düzeyde olan ilaç şirketleri sağlık amacından çok kar amacı için bilimsel araştırma yaparlar. kimyacı artık toplum için değil, du Pont, Union Carbon, Eczacıbaşı, Roche, Bayer şirketleri için çalışmaktadır. bazı üleklerde tarafsız bilimsel araştırma merkezleri olan üniversiteler bile şimdi amerikada özel şirketlerin yada mermi, bakteriyoloji silahları veya kitle yıkımı için başka araçlar üzerine çalışan hükümet bürolarının para yatırdığı projelerin merkezi olmuşlardır. işçinin artık üretim aletlerine sahip olmadığı gibi bugün bilim adamı da kendi araştırmaları için gerekli araçlara sahip değildir. bu araçlari şimdi bilimle kar için ilgilenen işletmelerin bilim adamlarına sağlaması gereken son derece pahalı makinelerdir. yalnız bu olgu bile, bilim adamını toplumun ekonomik örgütlenmesine doğrudan bağlar. bilim adamı çalışmasını halk yararına mı yoksa özel çıkarlar adına mı yürüttüğünü kendisine sormalıdır. insanın genişleyen bilgisi doğa güçlerine karşı mı yoksa başka insanlara karşı mı kullanılacaktır? bu, bugün dünyada bilimin ve bilim adamlarının önündeki ana sorundur.

çağımızda insanın dünya üzerine olan bilgisinin ürkütücü ilerleyişi ona dünya üzeindeki tüm hayatı yok etme olanağını da beraberinde getirdi. hiçbir düşünen insan bu değişik olasılıkların, birbiryle çekişme halinde olan ekonomik sistemlerle- kar için üretim sistemi ile kullanım yararı için üretim sistemi- ilişkisini incelemeden bunlar üzerine görüş bildiremez.

ANA SAYFA