ANA SAYFA

KAPİTALİZMİN KUSURLARI

İnsanın üretim gücündeki artış, yoksulluğun ve sefaletin ortadan kalkmasını sağlamalıydı, ancak bu böyle olmamıştır. dünyanın en güçlü, en zengin ve en üretken devleti olan ABD'de bile. diğer bütün kapitalist ülkelerde de olduğu gibi bolluğun ortasında açlık, varlığın içinde kıtlık, zenginliğin ortasında fakirlik vardır. bu ise temelde birşeyin yanlış olduğu fikrini akla getirir. bu ise kapitalist sistemin yetersiz, müsrif, akıldışı ve adaletsiz olmasıdır.

 

Kapitalizm, yetersiz ve müsriftir

 

Kapitalizm, akla aykırıdır

 

Kapitalizm, adaletsizidir

 

Kapitalizm, tükenme yolundadır

 

Kapitalizm yetersiz ve müsriftir

Yetersiz ve müsriftir, çünkü;

en iyi işlediği yıllarda bile üretim mekanizmasının beşte biri kullanılmıyor. devre devre oluşan çöküntülerde ve krizlerde ise yarıya yakını kullanılmıyor. ABD'deki Brokkings enstitüsüne göre ekonomik canlılığın en dorukta olduğu zamanlarda kullanılmayan kapasite %20 iken, 1929 buhranında ise %50 idi.

 

yetersiz ve müsriftir, çünkü;

çalışmak isteyen herkese daima yararlı iş sağlayamadığı gibi, bedence ve kafaca sapasağlam binlerce insanın çalışmadan yaşamalarına izin vermektedir.

 

yetersiz ve müsriftir, çünkü;

reklamcı, pazarlamacıi acenta, sipariş memuru v.s gibi bir yığın insan, malların sağlıklı ve akla uygun üretimi, planlanması ve dağıtımı için değil de, aynı işi gören malın B,C,D,.... firmalarından değil de A firmasından alınmasını sağlamak için çılgınca bir rekabet alanında istihdam edildiği için müsriftir.

 

yetersiz ve müsriftir, çünkü;

insanların ve malzemenin çoğunu en akla hayale gelmez lüks üretimin emrine verir(otomatik diş fırçalama makinası, yarın bigün otomatik kıç yıkama makinası da çıkar hiç şaşmayın), ama  bu arada herkes için gerekli ihtiyaç maddelerinden yeteri kadar üretmez. seri üretim çılgınlığına kapılıp da üretse bile, denize döker.

 

yetersiz ve müsriftir, çünkü;

insanın gereksinmleriyle ilgilenmek yerine, gitgide artan fiyatlarla ve karla ilgilendiği için, ürünlerin göz göre göre yokedilmesine izin verir.

 

yetersiz ve müsriftir, çünkü;

devre devre savaşlara yol açar, hayatta güzel olan herşeyi insafısızca ve şeytanca yokettiği gibi, hayatın kendisini de ortadan kaldırır. evet, aslında, en sona bırakmamıza rağmen bu savaş maddesi kapitalizmin en büyük israfıdır. kapitalist ekonomide barış zamanında ulaşılamayan tam istihdama savaş zamanında ulaşılır. işte o zaman, kapitalizm tam istihdam sorununu, malzemenin,makinenin, paranın tam olarak kullanılması sorununu çözer, bu tablo ne kadar hoş gözüküyor dimi? ama bu ne amaçla yapılıyor? yalnızca yıkıp yakmak amacıyla. insanoğlunun umutlarını, hayallerini, hayatını yoketmek; binlerce okulu, hastaneyi, fabrikayı, demiryolunu, köprüyü, limanı, maden ocağını, enerji merkezini yerle bir etmek; binlerce kiometre ekili alanı ve ormanı kurutmak için. ve bazı şerefsizler diyeceğim artık, yani insanlıktan çıkan şerefsizler şunu bile düşünüyorlar, "tamam savaş oldu, ama, yakılan yıkılan yerlerin onarımı, değiştirilmesi gerekiyor, bunun için de üretim yapılması gerekiyor, bu da ekonomiyi canlandırıyor. o yüzden savaş faydalı olabilmektedir.". evet böyle düşünen insanlar var. bu arada yeri gelmişken söyleyeyim, aynı şeyi 17 ağustos depreminden sonra düşünen insan müsvetteleri de oldu. yaralıların acılarını, sakat ve özürlü kalanların ıstırabını, yakınlarını kaybedenlerin üzüntülerini hesaba katan yok. bunlar hesaba kitaba sığar mı? herneyse konuya geri dönüp olaya bir de sayısal açıdan bakalım. I. Dünya savaşı 200 milyar dolara mal olmuştur. bu parayla ABD, ingiltere, belçika, fransa, avusturya, macaristan, almanya ve italyada her aileye 3000 dolarlık bir ev ve bir bahçe verilebilirdi. veya ABD'deki bütün hastanelerin masrafı 200 yıl süreyle karşılanabilirdi. 2000 işçi 40 yıl süreyle herbiri 2500 dolarlık ücretle çalışsalardı, bu savaşın ancak bir günlük(savaşın kendisi 4 yıl sürmüştür)  masrafını karşılayabilirdi.(bu arada neden hep yabancı ülkeleri referans ve örnek gösteriyorsun derseniz, bu araştırmayı yapan kişiler yabancı, özelikle de ABD'li olduğu için derim). II. Dünya savaşının maliyeti ise bunun 5 katıdır.

 

gördüğünüz gibi kapitalist sistemin israfçılığını, hiçbirşey savaş kadar açıklayamaz. savaş ve emperyalizm için tıkla.

 

Kapitalizm akla aykırıdır

kapitalist sistem, işadamının kişisel çıkarının, tüm ulusun yararına olduğu önermesine dayanır. eğer kişiler serbest bırakılırlarsa, bütün toplum daha iyi durumda olacaktır. yani işleri yürütmenin en iyi yolu, kapitalistleri, en büyük karı sağlayacak şekilde işlerinde serbest bırakmaktır. bu sürecin sağlayacağı yan ürünle, zaten halkın gereksinmeleri de karşılanacaktır.

 

kapitalist sistem, doğrudan doğruya gereksinmeye göre üretimde bulunmak gibi sağduyuya dayanan bir yöntem uygulayacağına, gereksinmelerin de bu arada nasıl olsa karşılanacağı gibi belirsiz bir umutla, dolaylı bir yötemle kara göre üretim yaptığı için akla aykırıdır.

 

ulusun ekonomik refahının, en iyi şekilde ulusun refahı amacına yönelik, geniş kapsamlı ve iyi hazırlanmış planlarla değil, her kapitasilste kendi işine geleni yapmasına izin vererek sağlanacağına, sanayiciler, bize teminat veriyorlar. bütün bu tek tek verilen kararların toplamı da toplumun yararına olacakmış. bunlar, hiç anlamı omlayan sözlerdir.

 

kapitalist sistem, halkı birbiriyle çatışan sınıflara böldüğü için de akla aykırıdır. "bölünmez, herkes özgürlük ve adalet sağlayan tek bir ulus" yerine, kapitalizm, yapısı gereği, bölünebilir iki ulus ayratıyor. bir sınıfa özgürlük ve adalet sağladığı halde, ötekine hiçbirşey vermiyor. halkın kardeşlik ve dostluk içinde bir arada yaşayacağı birleşmiş bir toplum yerine, kapitalist sistem, bütünleşmemiş bir toplluk yaratıyor ve bu toplulukta, çalışan sınıf ile mülkiyet sahibi sınıf, ulusal gelirden büyük bir parça koparmak için, zorunlu oalrak savaşıp duruyorlar.

 

kapitalistin karına, ana amaç bu olduğu için iyi gözele bakılıyor. işçinin ücretine ise, karı düşüren bir unsur olduğu için kötü gözle bakılıyor. bu yüzden ücretler, toplam üretim maliyetinin düşük olması için düşük tutuluyor. öyle bir zaman geliyor ki, işçiler ürettikleri malı satın almaz duruma geliyorlar, sistemde aralıklı çökmeleri krizler yaşanıyor. bundan daha akla aykırı bir sistem olabilir mi?

 

kapitalist sistemde iki farklı değer sistemi vardır. 

iş aleminde, rekabet, acıamsızlık, rakibinin gırtlağına sarılma, onu iflas ettirme, koparabileceği herşeyi koparma gibi vahşi duygular vardır. nasıl kar ettiğiniz hiç önemli değildir, ne kadar çok kazanırsanız o kadar başarılısınızdır.

oysaki aile ve din yaşamında, rekabet yerine işbirliği, kin yerine sevgi, başkalarının sırtından tepeye tırmanma yerine hemcinsine yardım(dinlerin en sevdiğim yönü de bu, insanın içindeki hayvanı öldürebiliyor, şimdi şu acaip gıcık olduğum hayvansever bozuntuları bana "hayvan" kelimesini burada olumsuz anlamda kullandığım için kızacaklardır, kızsınlar bakim, ben savunmamı yapim de: burdaki anlamı, vahşice duygular anlamındadır).

işte gördüğünüz gibi iki farklı dğerler sitemi, geceyle gündüz kadar farklı. bundan daha akla aykırı ne olabilir?

 

Kapitalizam adaletsizdir.

kapitalizmin temel taşı eşitsizlik olduğu için adaletsiz de olmak zorundadır.

 

işçi, teoride, istediğini yapabilen "özgür" bir insandır. oysa aslında, özgürlüğü, adamakıllı sınırlıdır. işçi, yalnız işverenin önerdiği ezici koşulları kabullenmek özgürlüğüne veya açlıktan ölmek özgürlüğüne sahiptir. nitekim gereksinme içinde olan insanlar, özgür değlidir.

 

kapitalist sistemin başka bir adaletsiziliği de, çalışmadan yaşamaktan utanç duymak şöyle dursun bununla öğünen asalak bir sınıfın varlığına göz yummasıdır.. kapitalist sistemin savunucuları, bu asalakların tembel olmakla birlikte paralarının tembel olmadıklarını söylerler. bu asalakların, işçilerden aldıkları haraç, göze aldıkları riskin bir karşılığıymış. ne riski be, alt tarafı paranın bir kısmını kaybetme ihtimalin var. ya kolunu bacağını kaybeden işçiler, elini makinaya kaptıranlar, kafasına pervane çarpanlar, kupol fırınına düşüp eriyip giden insanların aldıkları riske ne demeli. (gerçi robotlaşma ve otomasyonla bu riskler yokolacaktır, ancak unutmayın ki tekelleşmeyle de kapitalistlerin riski de azalıyor) bu arada benim de o kadar param olsa, ben de riske girer onu çalıştırırım. mühim olan o paraya hak ederek kavuşmak.

 

sırası gelmişken, kapitalist sistemde miras kurumunun ne olduğunu aydınlatmak gerekiyor. bir insan bir milyon dolarlık mirasa konsa, bu kökünü kurutabileceği bir para değildir. bu para, çoğu zaman bankada, hisse senetlerinde bağlı veya bir üretim aracının sahipliği şeklinde kullanılır. ortalama yılda  %4 gelir getirdiğini düşünelim. bu 40000 dolar demektir. yani, bir ülkede üretilen bütün servetten, her yıl 40000 dolar bu adamın cebine girmketedir. 20 yıl sonra ölür ve oğlu mirasına konar. bu sefer de her yıl oğlu 40000 dolar harcar. bu böyle sürüp gider. kim demiş, pastayı hem yiyip, hem saklayamasınız diye. ne bu adam, ne oğlu, ne torunları, ellerini işe bulaştırmak zorunda kalmışlardır. üretim araçlarına sahip olmaları, bunlara, başkalarının sırtından asalak gibi yaşama olanağını sağlamıştır.

 

kapitalizmde bir diğer adaletsizlik de fırsat eşitsizliğidir. diyelim ki yılda 2000 dolar kazanan bir işçinin eviyle bir milyonerin evinde aynı anda bir bebek dünyaya geldi. bunlar aynı hak ve fırsatlardan yararlanabilcekler mi? birisinin yiyeceği, giyeceği, oturduğu ev, ötekisi kadar iyi olacak mıdır? tıbbi bakım, oyun ve eğlence, eğitim olanakları, gençliğine gelince sosyal hayatı aynı mı olacaktır? eğer yetenkliyse, en tepeye kadar yükselebileceğini söylemek yetersiz bir yanıttır. yetenek çok önemlidir gerçekten, ama sosyal durum ve servet çok daha fazla önemlidir. bu, yetenek, çalışma ve talihle yoksul bir çocuğun zengin olamayacağı demek değildir. ne var ki, bir sınıf olarak yoksulların, yükselme olanağı daima az olmuştur ve giderek de azalmaktadır. fırsatın az olduğu yerde, yetenkli olmak yetmez, ve fırsat gerçetken de çok az.

 

Kapitalizm tükenme yolundadır. 

kapitalizm değişmek için olgun hale gelmek üzeredir. yeni sistem, sipariş üzerine gelmez. parlamento "hadi sosyalizme geçelim" demez, diyemez. bu sistem, tıpkı kapitalizmin feodalizmden doğup gelişmesi gibi, eski sistemden doğmak zorundadır. yeni toplumsal sistemin tohumlarını, kapitalist toplumun kendisinin gelişmesi içinde aramamız gerekir.bunu uzaklarda aramamız gereksiz, kapitalizm, üretimi, bireysel bir süreç olmaktan çıkartıp, ortaklaşa bir sürece dönüştürdü. eskiden malları, kendi dükkalarında kendi araçları ile çalışan tek tek zanaatçılar yapardı. bugün ise, üretilen nesneler, dev fabirkalarda, karmaşık makinelerde, bir arada çalışan binlerce işçi tarafından yapılmaktadır. gittikçe büyüyen fabrikalarda, her an artan insanların bir araya gelmesiyle üretim süreci durmadan toplumsallaşıyor.

kapitalist toplumda mallar, ortaklaşa üretilir ancak bunlar yapanların ortaklaşa malı değildir. makineyi kullananar onların sahipleri olmadığı gibi, sahipleri de onları kullanmazlar.

kapitalistlere artık bir sınıf oalrak gerek kalmamıştır. bunlar toptan aya taşınsalar, üretim bir dakika durmaz. kapitalizm, yararlılığını yaşayıp tüketmiştir. onun yerine yeni bir toplumsal düzen doğuyor: sosyalizm.

 

 

ANA SAYFA