ANA SAYFA

SOSYALİZM ÜZERİNE SORULAR

Ekonomik sistemlerimiz kapitalistler olmadan işleyebilir mi?

 

İnsanlar kar dürtüsü olmadan çalışabilirler mi?

 

Sosyalist toplumda herkes aynı ücreti mi alır?

 

Sosyalizm ile komünizm arasındaki fark nedir?

 

Sosyalizm, halkın özel mülkiyetini elinden almak değil midir?

 

Sosyalistler sınıf mücadelesinini savunucuları değil midir?

 

 

Ekonomik sistemlerimiz kapitalistler olmadan işleyebilir mi?

 

bu sorudaki kapitalistler sözcüğünü değiştirin, tarihin her döneminde sorulmuş bir soruyla karşılaşacaksınız. dörtyüz yıl önce avrupa'da soru şöyleydi: ekonomik sistemimiz feodal beyler olmadan yürüyebilir mi? yüzyıl önce ABD'de soru şöyleydi: ekonomik sistemimiz köleler olmadan yürüyebilir mi?

toplum, feodal beyler ve köle sahipleri olmadan da pekala yaşayabileceğini nasıl anladıysa, kapitalistler olmadan da yaşayabileceğini anlayacaktır.

kapitalist, gerekli yönetim görevini yürüttüğü,gelirini hakettiği sürece toplum için önemli bir kimseydi, oysa şimdi sadece hisse senetlerine ve tahvillere sahip olan ve bunlarla haketmediği bir gelir sağlayan, işleri kiraladığı yöneticilere gördürten gereksiz bir kişidir.

işin aslına gelinirse, bugün biz, toplumun  kapitalistler olmadan işleyebileceği noktaya değil, işlemek zorunda olduğu noktaya gelmiş bulunuyoruz, çünkü bunların, üretim araçlarına sahip olmaları nedeniyle ellerinde bulundurdukları kudret, zorunlu olarak, işsizliğe, güvensizliğe ve savaşa yol açacak biçimde kullanılıyor.

 

 

İnsanlar kar dürtüsü olmadan çalışabilirler mi?

 

bu soruya verilecek en iyi yanıt, kapitalist toplumda bugün bile pekçok kimsenin kar dürtüsü olmadan çalıştığıdır. gidin bir fabrikadaki işçiye, haldeki hamala, bankadaki memureye, hastanedeki doktora sorun, emeğine karşılık ne kadar kar ettiğini. size çok yerinde olarak böyle bir kar ettiğini söylemeyecektir. bu karlar, şirket sahibine gitmektedir. öyleyse işçi niçin çalışıyor? işçiyi teşvik eden kar değilse nedir? cevap basit, çalışmak zorunda oldukları için çalışırlar, ailelerini doyurmak, giydirmek ve barındırmak için. sosyalizmde de aynı zournluluk olackır, insanlar yaşayabilmek için çalışacaklardır. üstelik sosyalizmde ek bir dürtü daha olacaktır. kapitalizmde, işçilerin çabalarının sonucu patronlar memnun olur ve onların cebi dolar. sosyalizmde ise daha fazla çalışma, toplumun yararı temeline dolayısıyla bu toplumun temeli olan birey olan bize dayanır.

he bazı işler vardır, prim hesabı, bu işlerde kişi ne kadar çok çalışırsa o kadar çok kazanır. bu doğrudur, ama bu işlerin sayısı bi kere tüm işlere kıyaslandığında çok azdır. üstelik, bu kadar kazanacasınız diye kıçınızı, başınızı yırtmak zorunda kalırsınız, mesela sigorta satma işi, kapı kapı pazarlamacılık gibi. her zaman kazanma garantiniz de yoktur. sadece bu prim benzeri işlerde değil, özel sektördeki birçok işte, eğer kariyer yapmak ve ya çok para kazanmak istiyorsanız, insan kapasitesini aşan saatler boyunca çalışmak zorunda kalırsınız. günde 14-16 saati bulan çalışma saatleri bile mümkün olabilmektedir. insanlara kapitalist ruh öylesine aşılanmışıtr ki, artık insanlar da çok para ve yüksek mevki için bu çalışma saatlerine boyun eğmektedirler. ama bunun sonucunda hem kendi sağlıklarını bozmaktadırlar, hem de ailesine, arkadaşlarına ve sosyal hayatına vakit ayıramamaktadırlar. zaten sosyalizme geçildiğinde sigorta işi devletin kontrolü altında olacağı için kapı kapı pazarlamacıların dolaşması gerekmeyecek, isteyen gidip kendini sigortalattıracaktır. aslında bu söylediğim bugün için de geçerli ama, işte vahşi kapitalizmin vahşi rekabet dünyası gereği, insanlar kıçlarını yırtarak piyasadaki tüm kişileri kendi şirketlerince bir an önce sigortalatmak istiyorlar. sanki insanların beyni yok da, kendilerini sigorta ettirmeye akılları ermiyormuş gibi. ihtiyacı olan gider kendini sigortalatır kardeşim, pazarlama konusu ve diğer benzer şeylerde de aynı yorumlar yapılablir. 

 

bu arada bu konuya şu itirazlar ileri sürülür: kar dürtüsünün büyük ölçüde hayal haline geldiği ortamlarda işçi için bu doğru olabilir ama kar dürtüsünü gerçek olduğu büyük yetenekleri olan kişiler, buluş sahipleri yada kapitalist girişimciler için aynı şey söylenemez. bilim adamlarını ve mucitleri, denemelerini başarıya ulaştırmak için gece gündüz çalışmaya iten şeyin zenginlik hayali olduğu doğru mudur? bu savı destekleyen pek az kanıt vardır. öte yandan yaratıcı dehaların, buluşlarından duydukları büyük haz veya yaratıcı güçlerinin tam ve serbestçe kullanılmasından doğan mutluluk dışında bir mükafat peşinde olmadıklarını gösteren pek çok kanıt vardır. buluşu yapan kişiler buluşlarını oldukça düşük bir meblaya kapitalistlere satarlar ve kaptalistler, bu buluşu kullanarak bühyük cirolar elde ederler.

 

bilim adamlarının kendi hesaplarına çalıştıkları günler çok geride kaldı. bilim dünyasındaki yetenekli kişiler, artık belirli ücretler karşılığında labaratuarlarda çalışmak üzere büyük şirketler tarafından kiralanmaktadırlar.güvenlik, düşte görülebilecek bir labaratuar, kendini işe vermekten gelen tatmin- işte bunlar, bilim adamının aradığı şeylerdir, çoğu zaman bunlara kavuşurlar ama kara değil. daha çok maaş, daha çok prestij, daha çok terfi alırlar ama kar alamazlar. 

sosyalist toplumsa bilim adamlarıyla mucitleri nasıl yüreklendireceğini ve yücelteceğini bilir. onlara hem paraca ödül, hem de layık oldukları itibarı sağlar. 

şirketler, artık eskisi gibi mal sahibi-girişimciler tarafından yönetilmiyor. bunların sahipleri, yönetime hiç karışmazlar; bunları kar için değil de ücretle çalışan kişiler yönetir. bunların maaşları büyük yada küçük olabilir. ayrıca ikramiye ve prim de alabilirler. övgü, itibar, kudret, iyi iş yapma zevki gibi ödüller de verilebilir. ama bu kişiler içn kar dürtüsü yoktur. peki insanlar kar dürtüsünden başka şeyler için çalışabilirler mi? diye sormanın anlamı kalmıyor artık, çünkü biz çalıştıklarını biliyoruz.

 

Sosyalist toplumda herkes aynı ücreti mi alır?

 

bu soru, kapitalistlerin sosyalizme saldırıkne kullandıkları en üyük eleştiridir. ama hayır, herkes aynı ücreti almaz. usta işçi, usta olmayan işçiden, müdür, ustadan daha fazla alır. büyük müzisyen ortalama bir müzsiyenden, 400 kilo buğday üreten çiftçi, 200 kilo buğday üretdenden daha fazla alır. insanlara yaptıkları işin niteliğine ve niceliğine göre para ödenir.

 

sosyalist toplumda en yüksek ücreti alan kimse bile, bunu çalışmasıyla hakettiği sürece alır. bunu üretim araçlarını satın alarak, başkalarının emeklerini sömürerek hakedilmemiş paraya çeviremez. zaten üretim araçlarını satın alma olasılığı da yoktur, çünkü üretim araçları satılık değildir, topluma aittir. daha çok ya da daha iyi çalışarak daha yüksek ücret alması onun başkalarından daha iyi yaşamasını sağlar ama hiçkimseyi sömürmesine izin vermez. 

 

görüldüğü gibi sosyalist toplumda gelir eşitsizliği vardır ama kapitalist toplumda olmayan fırsat eşitliği de vardır. yönetici, işçiden daha çok ücret alır ama işçi olmuş kişiye de doğduğu andan itibaren yönetici olması için fırsatlar açıktır. gerek eğitim açısından, gerek sosyal faaliyetler açısından. eğitim ücretsiz olacağından eğitim sorunu ortadan kalkıyor, her aile kendi karnını doyuracak kadar para ve bir miktar da fazlasını kazanabileceğinden sosyal yaşama imkanı da veriliyor. böylece kişi kendini yetiştirmek için gerekli şartlara kavuşuyor, gerisi kişiye kalmış. yani herkese; tıp, mühendisilik, yöneticilik, sanatçılık v.s kapıları açılıyor. güya kapitalist toplumda da herkese tüm kapılar açıktır. ama sosyalist toplumdaki "herkese" demek, sözcüğün tam anlamıyla "herkese" demektir, yani sadece bedelini ödeyenlere veya tutum ve davranışları kusursuz olana, veya alevi,  yahudi, zenci, kürt v.s olmayana demek değildir.

 

Sosyalizm ile komünizm arasındaki fark nedir?

 

Sosyalizm, doğrudan doğruya kapitalizmden doğup gelişmiştir, yeni toplumun ilk biçimidir. komünizm ise daha ileri bir gelişmedir, yada sosyalizmin daha yüksek bir aşamasıdır. tanımları ise şöyle özetlenebilir

 

sosyalizm: herkes yeteneğine göre bir işte çalışır ve yapıtğı iş kadar kazanır.

komünizz:yine herkes yeteneğine göre çalışır, ama herkes ihtiyacı kadar alır.

 

görüldüğü gibi, sosyalizm hemen uygulanması mümkün olan bir sistemdir ancak komünizmin ihtiyaca göre dağıtım ilkesi hemen uygulanması mümükün bir ilke değil, son bir hedeftir. yani, komünizm aşamasından önce üretimin çok yüksek bir düzeye ulaşması gerekir, herkesin her ihtiyacınını karşılanması için herşeyin çok bol oması gerekir. bu yüzden de kapitalizm sürecinden geçmek gerekiyor. kapitalizmle bu sağlandıktan sonra sosyalizme geçilecek, daha sonra da komünizme geçilebilir veya geçilmez.(komünizme geçiş konusu uzunca bir konu, biz önce sosyalizmele ilgilenelim de gerisini sonra tartışırız)  ama kapitalizm yolundan saptırılıp, sömürücülüğe, yani emperyalizme doğru meyledince bu geçiş süreci de uzadı ve biraz daha uzayacağa benziyor. işte bu nedenle ki, türkiye gibi yeni kurulmuş bir devlette, üstelik üretim gücü sıfır olan bir ülkede direkt olarak sosyalizme veya komünizme geçilmesi mümkün değildir. o yüzden kendini atatürkçü sanan cahil birtakım insanlar, "komünizm faydalı bişeyse, atatürk bu sistemi bize neden getirmedi" diye uyduruk sorular sorabilmektedirler. atatürkün komünizm hakkındaki görüşleri için buraya tıklayın.

 

bu arada, komünistler, sosyalizm hayalini gerçekleştirdikleri için, SSCB'ye büyük övgüler yağdırırken, sosyalistler, sosyalizmi hiç gereçkleştiremedikleir için SSCB'yi yer yer eleştirriler. sakın yanlış anlaşılmasın, SSCB yıkılmadan çok önceleri de sosyalsitler bunları eleştriiyordu.

 

 

Sosyalizm halkın özel mülkiyetini elinden almak değil midir?

 

işte, faşistlerin ve kapitalistlerin sosyalizme en büyük saldırılarından birisi bu iftirayla yapılmaktadır. sosyalizm, halkın özel mülkiyetini elinden almak şöyle dursun, daha fazla  insanın eskisinden daha çok özel mülkiyete sahip olmasını ister. 

şimdiii, iki çeşit özel mülkyiet vardır. kişisel nitelikteki mallar: tüketim ve kişisel tatmin için kullanılan malların mülkiyeti gibi(araba, ev, telefeon, v.s). bir de kişisel nitelikte olmayan, üretim araçlarının mülkiyeti. bu tür mülkiyet özel tatmin için kullanılmaz, bu tatmin malları ve tüketim mallarının üretimi için kullanılır. 

sosyalizm, birinci çeşit mülkiyeti elinizden almak niyetinde değildir, ikinci tür özel mülkiyeti alıkoymak ister. sosyalist yönetimde, işçiler tarafından üretilmiş olup, kaptalistlerin karı biçiminde ellerinden alınan servet, daha çok özel mülkiyet, yani daha çok elbise, daha çok eşya, daha fazla yiyecek, daha fazla sinema bileti, daha fazla dans kursu, daha fazla gitar dersi satın alabilmeleri için gene işçilerin ve ailesinin olur.

 

Kullanım ve eğlence için daha falza özel mülkiyet vardır, ama ezme ve sömürme için özel mülkiyet yoktur. işte sosyalizm budur.

 

Sosyalistler sınıf mücadelesinini savunucuları değil midir?

 

toplum, çıkarları karşıt olan sınıflara bölündüğü sürece sınıf mücadelesinin varlığı zorunludur. kapitalizm, yapısı gereği bu bölünmeyi yaratır. toplum, karşıt sınıflara bölünmediği anda, sınıf mücadelesi de kendiliğinmden sona erer. sosyalizm ise özü gereği sınıfsız bir toplum yaratır.

sosyalistler, sınıf mücadelesini "savunup yaymazlar", zaten var olan sınıf mücadelsini açıklarlar, anlatırlar. zorunlu olarak sınıflara bölünmüş bir toplumun, böyle bir bölünmenin olanaksız hale geleceği bir topluma dönüştrülmesi işinde, işçi sınıfının yardımını isterler. kapitalizmde bir hayal olan ve ancak sosyalizmde gerçekleştirilebilcek olan evrensel kardeşliğin kurulması için çaba harcarlar ve herkesi bu çabaya katılmaya çağırırılar.

 

ANA SAYFA